İklim Krizine Dair Yapılan Belgesel: Gerçeklerin Ardında Yatanlar

Tuğçe ÇELİK

Yönetmen Nefin Dinç, Doğu Akdeniz'deki iklim krizini araştıran 'Şarap Rengi Deniz' belgeselinde, uzmanlar ve çevre aktivistleriyle gerçekleri gözler önüne seriyor. Doğu Akdeniz, dünyadaki 'sıcak nokta' olarak biliniyor ve sıcaklık oranları üç kat artmış durumda. Bu bölgede yaşanan biyoçeşitlilik kayıpları ve orman yangınları, Türkiye değil tüm dünya için iklim krizinin vahametini ortaya koyuyor.

Parasal destek eksikliğine dikkat çeken Dinç, belgeselin oluşum sürecini şöyle anlatıyor: "'Şarap Rengi Deniz' Doğu Akdeniz'deki küresel ısınmayı ele alıyor. Belgeseller için gerekli maddi desteği bulmak neredeyse imkansız. Bu filmi yapabilmemizin sebebi aldığımız fon oldu. Çevreye verdiğimiz zarar açıkça ortada. Tüketimi azaltmak tek başına yeterli değil. Bu konuda belgesel yapmak da yeterli değil, özellikle bu tür filmlerin ana akım medyada neredeyse hiç yer almaması düşünüldüğünde."

Dinç, uzmanlarla yaptığı söyleşilerde iklim krizinin ancak tüm paydaşların koalisyon kurmasıyla çözülebileceğini belirtiyor ancak böyle bir birlikteliğin olmadığını ifade ediyor.

HAYATTA KALMAK İÇİN DEVRİME İHTİYACIMIZ VAR

Belgeseldeki en çarpıcı cümle ise bir çevre aktivistinden geliyor: "Hayatta kalmak için devrime ihtiyacımız var." Dinç, çevre sorunlarına karşı vurdumduymaz bir tutumla nasıl hareket ettiğimizi sorguluyor ve radikal bir değişimin şart olduğunu vurguluyor.

Akdeniz'deki çevre sorunlarının sınırları aşan bir yapıda ele alınması gerektiğini vurgulayan Dinç, bölgedeki sıcaklık artışının dünya ortalamasının üç katı olduğunu belirtiyor.

Filmde COP gibi uluslararası organizasyonlardan beklenen çözümlerin çıkmadığını dile getiren Dinç, ekonominin büyüme mitosunun krize yol açtığını ifade ediyor. Çevre konularında ilerleme ancak halkın baskısı ve hareketiyle mümkün olabileceğini vurguluyor.

EKONOMİNİN BÜYÜME MİTOSU KRİZ YARATIYOR

Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Ümit Şahin'in de belirttiği gibi, iklim krizinin temel nedeni ekonominin büyüme üzerine kurulu olması. Odağın büyüme değil refah olması gerektiğini savunuyor. Gezegenin yaşanabilir bir yer olarak kalması ve daha temiz bir çevrede eşitlikçi bir toplumun oluşturulması gerektiğini vurguluyor.